Druz İş Sağlığı Uzmanı | İSG ve Ahlak
Eğitim
İSG ve Ahlak

İŞ SAĞLIĞI GÜVENLİĞİ VE AHLAK


Ülkemizde kime bir dokunsak, bin ah işiteceğimiz kadar sayıda ve sıklıkta sorunlar var. Ama, sayabileceğimiz tüm bu sorunların içerisinde öyle bir “Memleket meselesi” var ki, o var oldukça, diğer tüm sorunlar kökünden halledilse dahi, en elzem mesele hâlâ çözülmemiş ve diğer tüm sorunlar zincirleme olarak yeniden boy gösterecek demektir. İşte o en temel sorunumuz; “Ahlâk erozyonu”dur.

Hepimiz gördük ki; Soma’da 301 canın toprağa düştüğü feci olayla ülkenin gündeminde uzun süre manşet oldu İş Güvenliği.. Ölümler, sadece “toplu ölümler” halinde gerçekleşince, haber değeri taşıyor, gündeme geliyor ve alelacele yeni düzenlemeler yapılıyor. Bu bile, ne kadar ahlakî?

Sonra, bir bakmışız; Türkiye ILO’nun kara listesine girmiş. Kim bu kazaların, buna bağlı ölümlerin sorumlusu? Dünyada herkesin bizi kötü örnek olarak gösterdiği bu utanç verici tablonun sorumlusu tek bir kişi veya kurum değildir, olamaz. Sorumlu, İş Sağlığı ve Güvenliği’nin tüm tarafları (moda tabiriyle tüm paydaşları)dır. Devlet (Bakanlık), İşverenler, OSGB’ler, İş Güvenliği Uzmanları, eğitim kurumları vb. tüm paydaşların, farklı oranlarda da olsa sorumluluğu var. Hepimiz, ahlakımızdaki dibe vurma nedeniyle İSG sektöründe de çürüyor ve çürütüyoruz.

İyi de, ne yapmalı?: “Düşülen yer”den kalkmalı.

A. Devlet, İSG’de “Ahlâk”ı yükseltmek için kendi payına neler yapmalı?

1.       Siyaset ve emrinde (olması gereken) bürokrasi, öncelikli olarak iyiniyetli olmalı. “Balık baştan kokar” atasözü gereğince; kendisini en yetkili, ve dolayısıyla en sorumlu hissedip, sektördeki tüm paydaşlara ideal örneklik yapmalı.
2.       Siyaset; hiçbir süreçte, lobilerden ve siyasi hatırlılardan etkilenmemeli. Popülist makyajı tercih ederek iktidarı koruyanı değil, ne pahasına olursa olsun (elli yerden telefon gelse bile) doğruyu savunup gerekeni yaparak, vebalini kurtarmayı tercih etmeli. Ahbap-çavuş ilişkisi söylentilerine mahal vermemeli.
3.       Siyasiler ve bürokratlar; iş kazası nedeniyle bir can yitirildiğinde, sorumluluğun önemli oranda kendilerinde olduğunu kabullenebilmeli, kusuru olanları görevden alabilmeli, hatta Soma benzeri facialarda, istifa müessesesini işletebilmeli.
4.       Bürokrasi, piyasa pratiğini gözönüne almadan, masabaşındaki teorik (dolayısıyla bazen de ütopik) ideallere dayalı -ve uygulamada birçok zorluğun yaşanacağı, yamalı bohça haline gelmesi kesin olan- mevzuat hazırlamamalı. Sürekli mevzuat değişikliğiyle inandırıcılığını yitirmemeli. Yoruma açık ve muğlak ifadeler olmamalı. Şekil şartlarına boğarak ve boğularak; asıl ilgilenmesi gereken ve varlık sebebi olan “kazaları önleme” amacından uzak kalmamalı. Kutsal olanın mevzuat olmadığı (öyle olsa kırk defa değiştirilmezdi), insan hayatı olduğu dikkate alınmalı.
5.       Bürokrasi; kötü örnekleri gerekçe göstererek, özel sektörde hizmet verenlere sahtekâr yaftasıyla yaklaşmamalı, yine bu bahaneyle mevzuatta zorlaştırıcı olmamalı. Kötü uygulamaları gerçekleştiren piyasa firmalarına kilit dayanmayacağını; bu bahaneyle konulan yeni kuralların ise, kuru’nun yanında bolca yaş’ı da yaktığını anlamalı. (Örneğin; kendi isteğiyle eğitim kurumunu kapatan firma ortaklarının, yıllarca yasaklı sayılması maddesi vb.)
6.       Bürokrasi; hür teşebbüse karşı, düşmanlığa varacak kıskançlığı terketmeli; her muhatap olduğu özel sektör temsilcisinin kazancının hesabını, yüzüne karşı aleni olarak yapmaktan vazgeçmeli. Böylelikle, “kifayetsiz muhteris” yakıştırmasından uzak bir iş tutuşu, iş ahlakı olmalı. Hatta, kaz’ın ayağının öyle olmadığını göstermek adına; tüm karar vericilerde, kısa süre de olsa özel sektörde staj yapma zorunluluğu getirilmeli. (Bu uygulama, hâkimlerde dahi düşünülebilir; hapiste belli bir süre kalarak verdiği cezanın karşılığını bizzat yerinde yaşama stajı olarak.)
7.       Bürokrasi, maaşını temin ettiği vergi veren özel sektöre karşı “garson devlet” yaklaşımıyla hizmet sunmalı, özel sektöre destek vermeli, elele vererek dayanışma içinde olmalı. “Yetkili” olmaktan çok daha önemli ve öncelikli olarak “görevli” olduğunu hatırlamalı. Ancak ve ancak bu görevi hakkıyla yerine getirmesi halinde, kazancının helal olabileceğini düşünmeli.
8.       Bürokrasi, idarecilerde aranacak en önemli özellik olan “adaletli olma” ilkesinden taviz vermemeli. Kanun çıkartırken tüm taraflara adil davranmalı, uygulamada da herhangi bir “kollama” görüntüsünden kaçınmalı. (En basitinden; yarın memurlarının denetleyeceği bir kurumu, bugün üstdüzey amiri açılışını yaparak şereflendirmemeli.) Yetkilendirdiği kurum veya kişilerden herhangi birisinin; herhangi bir suç ile suçlanması durumunda ise, suçlu olduğu kesinleşene kadar, bu kişi/kurum hakkında hiçbir şekilde yorum yapmamalı, dışlamamalı.
9.       İSG Profesyonellerinin, riskli bir hizmeti, sürekli değişen mevzuat zemininde ve henüz yeni gelişen bir sektörde sunuyor olması nedeniyle, zorunluluğu son yönetmeliklerde kaldırılan Yenileme Eğitimleri tekrar zorunlu kılınarak, sahada çalışanların bilgi tazeleme ve paylaşma ortamı yok edilmemeli.
10.   Bakanlık çalışanlarına sınavsız olarak verilen eğitmenlik yetkisi; prim gün sayısı esasıyla, ilave eğitim almadan A Sınıfı uzmanlık yetkisi gibi garabet yaklaşımlardan vazgeçilmeli.
11.   İSG hizmetlerinin kağıt üstünde de olsa veril(iyormuş gibi gösteril)mesini yeterli görmemeli, hizmetin “nasıl” verildiğini, kalitesini denetlemeli, değerlendirmeli.
12.   OSGB sayısındaki artış kaliteyi daha da düşürdüğü için; önceki yönetmeliklerde olduğu üzere; OSGB ortaklarında İSG Profesyoneli olma / asgari tam süreli çalışan sayısında artış / illerde OSGB sayısına sınırlama(kota) vb. uygulamalarıyla hizmet kalitesi korunmalı.
13.   Cezalandırma (denetim-ihtar-iptal) sistemi baştan sona ele alınmalı, kökten değiştirilmeli. Hem yetki veren, hem denetleyen tarafın aynı olması ve kolay gerekçelerle yetki askıya alma/iptali kozu nedeniyle, hizmet veren sektörün konsantrasyonu tamamen denetime yönlendirilmemeli.
14.   Bakanlık, İSG hizmetleriyle ilgili kaliteyi yükseltmek düşüncesiyle, makul bir Asgari ücret tarifesi yayınlamalı, bunun uygulamasını da sıkı takip etmeli-ettirmeli.
15.   Hemen tüm mevzuat, çalışanların eğitimi üzerine vurgu yapmasına rağmen; yine “balık baştan kokar” sözünün gereği olarak, eğitim önceliğinin “işverenlere” olması ve bunun zorunlu kılınması sağlanmalı. Aldığı eğitimle konunun önemini kavrayan işverenin, zorunlu kılınmasa dahi çalışanlarına eğitim aldırmayı gerekli göreceği, veya en azından çalışanların eğitimini usulen değil, yeterli ve nitelikli olmasına dikkat edeceği öngörülmeli.
16.   Ölümlü iş kazası gerçekleşmeyen yüksek riskli işyerlerine “anlamlı” ve teşvik edici ödüller vermeli, aynı şekilde Meslek hastalığı tanısı koyan İşyeri hekimini ödüllendirmeli.
17.   İSG Kültürünün yerleşme sürecindeki sacayağı olan Kanun-Teftiş-Yaptırım ayaklarının en aksak ayağı olarak görülen Teftişlerin “sık ve anlamlı” olarak hakkıyla yapılması sağlanmalı. Aykırılık durumunda göz yumma veya mühlet tanıma olmamalı. Bakanlıkça, sistemden eksikliği görülen hizmetlerle ilgili işverenlere yazılar yazılmalı.
18.   Yukarıda sayılan önerilerin uygulanması mümkün görülmüyorsa, son çare olarak İş Sağlığı ve Güvenliği sistemi, başta teftişler olmak üzere, -Merkez Bankası tarzında- yapılanacak özerk bir kurum oluşturularak yetki devri yapılmalı. Bu kurumda; sigorta şirketlerinin temsilcileri, saha uygulayıcıları vs. olmalı.

B. Diğer Taraflar, İSG’de “Ahlâk”ı yükseltmek için kendi payına neler yapmalı?

1.  Eğitim kurumları; eğitime gelmeden (hatta bunu ilk telefon görüşmesinde dahi vaad ederek) eğitim almış gibi gösterme düşüncesinde asla olmamalı.
2.  Eğitim Kurumları; hem sınava, hem sahaya hazırlamalı. Sınav hazırlık kursu değil, İş Güvenliği Uzmanı yetiştirme kurumu misyonunu üstlenmeli. Ayrıca; eğitmenlerini yetiştirmeli, denetlemeli.
3.  Eğitmenler kendini yenilemeli, geliştirmeli. Kendi sunumunu kendisi hazırlamalı. Eğitim tekniklerini geliştirmeli.
4.  OSGB’ler, işverenler, İSG profesyonelleri; mevzuatın kendisine, belki daha çok ruhuna ve gerekçesine hâkim olmalı.
5.  OSGB’ler, yegane amacı “para kazanmak” olarak görmemeli.
6.  OSGB’ler, her türlü haksız rekabetten kaçınmalı; örneğin, en düşük fiyat verme düşüncesiyle, sektörün ve dolayısıyla kendilerinin ayağına sıktıklarını farketmeli.
7.  OSGB’ler, kendi hizmet verdikleri firmalara, başkalarınca çengel atılmasına nasıl tepki veriyorlarsa, kendileri de bu tepkilere neden olacak girişimlerden kaçınmalı.
8.  OSGB’ler, sözleşme yaptığı işyerlerine İSG profesyoneli göndermeme gibi bir uygulamayı kesinlikle reddetmeli.
9.  Herhangi bir yetkilendirilmiş OSGB’nin; resmî yada resmî olmayan ortamlarda, herhangi bir suç ile suçlanması durumunda; suçlu olduğu kesinleşene kadar, bu OSGB  hakkında hiçbir şekilde yorum yapmamalı, dışlamamalı. OSGB veya İSG Profesyonellerini küçük düşürücü beyan ve/veya faaliyetlerde bulunmamalı.
10.  Çalışanlarının özlük haklarını tam ve doğru bir biçimde sağlamalı.
11.  OSGB’ler, kendi adına hizmet sunan İSG Profesyonellerini hizmetiçi eğitimlerle desteklemeli, hizmetlerini yerinde denetlemeli.
12.  İşverenler; “ucuz hizmet alacak kadar zengin” durumuna düşmemeli.
13.  İşverenler, hizmet aldığı herkesin alnının terini kurutmadan ödemesini yapması gerektiği gibi; çalışanlarının sağlık ve güvenliğini emanet ettiği bu hizmet sektörünün ödemelerini zamanında ve tam yapma konusunda hassasiyet göstermeli.
14.  İşverenler; üretim ve maliyet endeksli bakışından daha öncelikli olarak, “önce emniyet” anlayışına sahip olmalı; çalışanlarını, kendisine emanet olarak görmeli.
15.  Üniversiteler; Sektörün akademik literatürünü oluşturma, sağlık gözetimi vb. konularda rehberler, standartlar oluşturma gibi destek faaliyetlerde bulunmalı.
16.  Üniversiteler; İSG hizmet sunucularının hizmet standartlarını yükseltmeyi görev bilmeli.
17.  İş kazası ve Meslek hastalıklarını azaltma yönünde bilimsel ve sistematik çalışmalar yapmalı.
18.  İşyeri hekimleri poliklinik değil; aldıkları eğitim ve edindikleri nosyonun gereği olarak; -gerçekten- işyeri hekimliği yapmalı.

Dr. Kemal KARATAŞ
İşyeri Hekimi